ANA SAYFA » KİTAPLIĞIM » EDEBİYAT AİLEM » Sümeyra Yaman
SAHURA KALDIRILMAYAN ÇOCUKLAR ÇETESİ
Tek bir nefestir görünür kılan rüzgârın şeklini
Beni hazırla
Rüzgâr çağırdıkça koyulaşan
Toz ve dumanıyla şehirlerin anası
Felaketi bir kavmin sekiz gece
Azalıyor mahlukatın eşrefi
Dönüp bakmadılar mı?
Derken onları o yerden
Derken söküp çıkaran
Kelimeleri nasıl donmuş sıcak dudağında
Geceyi görünür kılandır tek nefes
Islak seslerine tutunarak çocuklar
Üç damla telaş
Dilime dokunan ağırlık
Beni hazırla
Gitgide kirpiklerinden ayrılan uzayan kayan
Gözlerini arayan parmak uçları
Esneterek çekiyor geceyi gıcırtıyla
Gıcırtıyla bana dönüşüyor
Gözlerinin ıslak rengi
Tek bir nefestir iki ayet arası
Ad ve Semud arası
Musa’yla ateş
Yağmur damlar ya kuşların gölgesinden buna inanılır
İnanılır gece gölgesidir güneşin
Şimdi ismini saydığım çocuklar
Sıcacık dökülürler yataktan
Damla damla ezan dönüşür suya
İncecik iki dudağının arası
Rabbim!
Beni bir sonraki güne hazırla
Sümeyra Yaman, Parmak Hesabı, Şule Yayınları, 2019
rüzgârın parmağını gördüm. hareketsizliğe dokundu. ne olduğunu neden dokunduğunu tuşun kendi parmağını seçtiğini bilmeden defalarca aynı tuşa dokundu.
İçinde ne olduğunu hep merak ettim. Boyum kulpuna yetişmezdi. Sadece kapağındaki aynada kendimi seyredebilirdim. Eteklerimi iki yana açıp selâm verir, kulaklarımı çekiştirir, dişlerimi inceler, nanik yapar, kimse görmeden üst raftaki teneke kutuya nasıl ulaşabileceğimi düşünürdüm. Babaannemin odasında gardrobun hemen yanında alnı tavana değen antika dolabın varaklı tuğrası göze benziyordu. Başımın üstünden beni dikizleyen bu korkunç bakıştan ödüm patlasa da aynanın karşısından ayrılamazdım.
On yıl kadar önce Hacer üç, bilemedin dört yaşındaydı. Şerife Hanım birkaç gündür dikmeye çalıştığı güçceyi nihayet bitirmişti. Uyku mahmurluğu içinde yatağında mızmızlanan kızına gösterdi. Onu annesinin elinde görünce utandı Hacer. Bir müddet ne yapacağını bilemeden durdu. Sonra yüzünü yastığına gömüp öylece kaldı. Şerife Hanım bu işlerin zorlamaya gelmeyeceğini biliyordu. Bu yüzden güçceyi sandığın üzerine bırakıp dışarı çıktı.
Pardösü. Elimi ensesinden soktuğumda sırtı ıslak ve soğuktu. Ateşlenip fenalaşıyor, ardından vücudu buz kesiyordu. Damaklığı çıkarınca buruşan dudaklarını gücü yettiği kadar açtı. Soluklandıkça kesik kesik bir ses geliyordu. "Bir nefes, hığğk, bir nefes, hığğk." Ellerini hırıltılı göğsünün üzerinde gezdirirken sırtını ovuyordum ben de. Hemşire hastanızın elbiselerini çıkartıp sedyeye yatırın, dedi ve gitti. Üzerine örttüğümüz pardösüyü aldım önce. Anneannem en bunaltıcı havalarda bile pardösüsünü almadan dışarı çıkmazdı.