ANA SAYFA » KİTAPLIĞIM » EDEBİYAT AİLEM » Sümeyra Yaman
SAHURA KALDIRILMAYAN ÇOCUKLAR ÇETESİ
Tek bir nefestir görünür kılan rüzgârın şeklini
Beni hazırla
Rüzgâr çağırdıkça koyulaşan
Toz ve dumanıyla şehirlerin anası
Felaketi bir kavmin sekiz gece
Azalıyor mahlukatın eşrefi
Dönüp bakmadılar mı?
Derken onları o yerden
Derken söküp çıkaran
Kelimeleri nasıl donmuş sıcak dudağında
Geceyi görünür kılandır tek nefes
Islak seslerine tutunarak çocuklar
Üç damla telaş
Dilime dokunan ağırlık
Beni hazırla
Gitgide kirpiklerinden ayrılan uzayan kayan
Gözlerini arayan parmak uçları
Esneterek çekiyor geceyi gıcırtıyla
Gıcırtıyla bana dönüşüyor
Gözlerinin ıslak rengi
Tek bir nefestir iki ayet arası
Ad ve Semud arası
Musa’yla ateş
Yağmur damlar ya kuşların gölgesinden buna inanılır
İnanılır gece gölgesidir güneşin
Şimdi ismini saydığım çocuklar
Sıcacık dökülürler yataktan
Damla damla ezan dönüşür suya
İncecik iki dudağının arası
Rabbim!
Beni bir sonraki güne hazırla
Sümeyra Yaman, Parmak Hesabı, Şule Yayınları, 2019
Uzaklaşan çocukluğum ve tabii Özlem için… hüzünlü bir not kalmış ardında “bulutu severdi. beyaz kuş lekesi olmayan”
Safinaz Hanım can kuşunu uçurup dar ve karanlık evine yerleşeli tam elli iki gün olmuştu. Merhumenin bedenini ortadan kaldırmaya yeminli kurtçukların hücumuyla geçen elli iki gün. Kim demiş, insan kabirde yalnızdır, diye! Ölen sebebiyle toprak altında başka türlü bir hayat kımıl kımıl devam ediyordu. Mevtanın etleri kemiklerinden ayrılmaya başlamış, burnunun düşmesine az kalmıştı. Bu süre zarfında kızları ziyaret etmiş, ana-babalarının mezarına çiçek buketleri bırakıp gitmişlerdi.
Göreve çıkacağımız sabah kahvaltıda çorba vardı fakat burnuma mis gibi demli çay kokusu geliyordu. Kantinimiz yoktu ama nereden alıyordum o kokuyu anlamadım. İçim buruk bir şekilde bahçede toplandık. Arkadaşlarla şakalaşırken üst teğmen geldi. “Asker toplan!” Diye bağırdı. Çantalarımızı ve silahlarımızı sırtlandık, sonra tim düzeninde sıra olduk.
Pardösü. Elimi ensesinden soktuğumda sırtı ıslak ve soğuktu. Ateşlenip fenalaşıyor, ardından vücudu buz kesiyordu. Damaklığı çıkarınca buruşan dudaklarını gücü yettiği kadar açtı. Soluklandıkça kesik kesik bir ses geliyordu. "Bir nefes, hığğk, bir nefes, hığğk." Ellerini hırıltılı göğsünün üzerinde gezdirirken sırtını ovuyordum ben de. Hemşire hastanızın elbiselerini çıkartıp sedyeye yatırın, dedi ve gitti. Üzerine örttüğümüz pardösüyü aldım önce. Anneannem en bunaltıcı havalarda bile pardösüsünü almadan dışarı çıkmazdı.