ANA SAYFA » KİTAPLIĞIM » EDEBİYAT AİLEM » Meryem Kılıç
KURTARILMIŞ DUA
aradığım tuz binaların gölgesine dönüştü
sırayla tellere takıldı kanatları kuşların, bunun nedeni
eskiden de bizimdi onlar şimdi de bizim
demirin altından uçtuklarında en çok yakından
böyle zamanlarda insanın ayağı birden akşam
eğilmiş bütün kemikleri düzeltip şu dümdüz yolda
şehrime gece ötüşlü böcekleri ekleyerek güvende olayım diye sırf güvende olmak için
dağın üstündeki gökyüzü
göğün şekil verdiği dağ
çocukta iç sıkıntısı oluyor, neden?
ateş dövülürken ne diyecek, kızlar topuklarıyla
aynı halkaya girdiklerinde yalnız kızlar, tabiat ve gün doğumu
kulaklarımı güzel hayallerle tıkıyorum hiç kimsenin sesi
böyle şeyler de var Allah’a sığınmak diye bir şey
uyuklamak, avlanmak, suyun sesine kanarak
sağ yanına güçlü orduyla, sürerek ayağını
yanaklarından kazıyarak çıkarıyordu gündüzü Leyla
onda da bir sığınma
başkası süpürüyor kapısının önünü
başkası sonbaharı bekliyor
başkası seyretmenin ne anlama geldiğini
hep derli toplu çantasından çıkarıp
pay edilmiyor taze ve süslü bir gün
başkası
Meryem Kılıç, Kafes Kesiği, Şule Yayınları, 2019.
Pazılarına kadar kıvırdıkları yenlerini besmele çekerek açan orta yaşlı babalar, kalın tırnaklarına nal gibi çakılmış takunyalarını sürükleyerek şadırvandan ağır ağır gelen dedeler, ezberlerini namazda unutmamak için sessizce tekrar eden yeni yetmeler, sıvalı paçalarıyla koşarak cemaate yetişen üstü başı toz içinde ırgatlar, ıslak sakalları yüzlerinde dirice parlayan gençler; kâmetle beraber ayaklanmış, gözleri yerde mırıldanarak birbirlerine yanaşıp tek saf olmuş, cübbesini estire estire mihraba gelen imamın tekbirine kulak kesilmişlerdi. “ Durdum divana, uydum imama, kıblem kabe-i şerife. ” “Allahu Ekber!”
Palyaçonun sallandığı direğin darağacından tek farkı, ucunda sallanan adamın koltuk altından asılmasıydı. Neden herkesin kahkahalarla izlediği bir şeyi bu kadar korkunç buluyorum? Metrelerce yukarıdaki ipin ucunda debelenen bir adam nasıl komik olur, tek ben mi benzetiyorum can çekişen birine? Herkes nasıl da mutlu. Bir başka palyaço seyircilerin arasından gösteriye dahil olacak kişileri seçiyor. Ellerine birer top verdiği oyunun parçası olmayı başaran izleyiciler, hırsla palyaçoyu vurmaya çalışıyor.
Pardösü. Elimi ensesinden soktuğumda sırtı ıslak ve soğuktu. Ateşlenip fenalaşıyor, ardından vücudu buz kesiyordu. Damaklığı çıkarınca buruşan dudaklarını gücü yettiği kadar açtı. Soluklandıkça kesik kesik bir ses geliyordu. "Bir nefes, hığğk, bir nefes, hığğk." Ellerini hırıltılı göğsünün üzerinde gezdirirken sırtını ovuyordum ben de. Hemşire hastanızın elbiselerini çıkartıp sedyeye yatırın, dedi ve gitti. Üzerine örttüğümüz pardösüyü aldım önce. Anneannem en bunaltıcı havalarda bile pardösüsünü almadan dışarı çıkmazdı.
Bir sabah uyandığında Emily kocasını yanında bulamadı. Banyodan sifon sesi bekledi, ııh. Salondaki televizyondan gelecek gürültüye kulak kabarttı, hayır. Odalardan birinde miydi yoksa? Yatağında gerinip esnedi. “Kalkıp çayı koyayım,” Üç sokak aşağıda oturuyordu annesi, ona uğramıştı belki de. Porselen bardağını aldı raftan. Hım, tereyağının tadı nefis! Bir dilim kızarmış ekmek daha? Üstüne sıcak çaydanlığı koyduğu için gazetedeki haberi görmedi.