ANA SAYFA » KİTAPLIĞIM » EDEBİYAT AİLEM » Filiz Geç
KUTSAL GECEDE KAÇIŞ
boynuma dolanan şeffaf bir eşarpla kaçtım
yol boyu iz bırakmadan
her adımda düştü ellerim
kim tanır beni bu yorgunlukla
karanlık bana göre değil
yıldızlar göç ediyor beklemeden sabahı
oturdum karşısına baharlar tazeledim
laleleri incitmeden dökmeden yaprakları
masmavi göklerden incecik yağmur gibi
bitmeyen yolculuklar halinde
telaşlı yalnız ve korkuyla
kimse bölüştürmüyor fısıltıları
herkes gördüğüne yabancı
iç sıkıntısı kokan tenlerinde
siyah mavi kör bir baykuş
kaçsam alışılmadık bir biçimde
dokunmadan babaların saçlarına
ürkek masum ve dualı
uzayan geceye kızıyorum
gece uzun kızıyorum
illa ateş mi olmalı yürümek için
geceyi terk etmek için ateş
ebedi bir kıvılcım suskunluğunda gözlerimiz
alışılmadık bir deniz köpükten elmaslar
kim çıkarabilir beni sevgilinin bahçesinden
bir plağa dokunmayalı çok oldu
bozar mıyım ahengi saçlarında gezerken rüzgâr
her göğe bakanı uçacak sanmayın
simit susamları kuşların kanadında
kim uçurabilir beni bu yorgunlukla
Filiz Geç, Alışılmadık Deniz, Şule Yayınları, 2018
PARMAK İZİ Bedenimde bir nişan gibi taşıdığım kusurum sevgili babamdan yadigâr. Bedenimdeki bu eksiklikle çalışabileceğim pek fazla iş yok. Zaten bu yaşıma kadar yapabileceğim iki mesleği ustalıkla icra ettim. Bu üçüncü ve öyle sanıyorum ki son işim olacak.
On yıl kadar önce Hacer üç, bilemedin dört yaşındaydı. Şerife Hanım birkaç gündür dikmeye çalıştığı güçceyi nihayet bitirmişti. Uyku mahmurluğu içinde yatağında mızmızlanan kızına gösterdi. Onu annesinin elinde görünce utandı Hacer. Bir müddet ne yapacağını bilemeden durdu. Sonra yüzünü yastığına gömüp öylece kaldı. Şerife Hanım bu işlerin zorlamaya gelmeyeceğini biliyordu. Bu yüzden güçceyi sandığın üzerine bırakıp dışarı çıktı.
Uzaklaşan çocukluğum ve tabii Özlem için… hüzünlü bir not kalmış ardında “bulutu severdi. beyaz kuş lekesi olmayan”
İncir, nar belki kavak. Ağaçları inceliyor sapan için uygun bir parça arıyordum. Sürgün veren dalları görmezden geliyordum. Henüz onlara merhamet gösterebilirdim. Camları korkusuzca indirdiğimiz, yaprak vurup isabet yarıştırdığımız, kuş avladığımız sapan mevsimi. İlk kuşun yere düşmesini bir hasta odasında bekliyordum.