İlk kitabı olan Kırk Bir Kere İstanbul ile iki ödül alan Rahşan Tekşen, yazdığı mekânlara, ünsiyet kurmak, onların ruhlarına nüfuz etmek için defalarca gitmiş. Tekşen, 'Onu hissetmeden bir şey söyleyemezsiniz. Söylerseniz farazî şeyler olur, hakikat olması için şahitliğiniz gerekir.' diyor.

2013 yılı edebiyat açısından bereketli geçti. Bir çok yeni yazar ilk kitaplarıyla edebiyat dünyasına adım attı. Rahşan Tekşen bu isimlerden biri. Şule yayınlarından basılan Kırk Bir Kere İstanbul kitabı Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER)'den seyahat dalında ödül alırken, Türkiye Yazarlar Birliği'nden de şehir kitapları dalında ödüle layık görüldü. İlk kitabında iki ödül birden alan Rahşan Tekşen'le kitabını konuştuk.

MEŞREBİNE UYANI YAZDI

Kitabının öyküsünün yaklaşık on yıl önce A. Ali Ural'la tanışmasına uzandığını söylüyor Rahşan Tekşen. Şule Yayınları'nda bugünkü yazarlık atölyelerinin benzeri bir çalışma yaptıklarını ifade eden Tekşen, hocası Ali Ural'ın öğrencilerine meşrebine göre verdiği projelerden kendisine bir İstanbul kitabı yazılması düştüğünü söylüyor.

İstanbul'un 21 mekânını anlatan Rahşan Tekşen, her bir metin için kütüphanelere giderek sayfalarca malzeme toplamış. İkinci aşamada, bu bilgileri masaya yatırıp kendi içlerinde bütünlük arz edecek şekilde yeniden kurgulamış.

YAZMAK EN ZOR KISIM

Üçüncü aşamada yazılacak mekâna sık sık giderek mekânın ruhunu keşfetmeye çalışan yazar, son aşamada metnin döşenmesi için ter dökmüş. En sancılı kısmın da bu olduğunu söylüyor. Yazdığı mekânlarla ünsiyet kurmak, onların ruhlarına nüfuz etmek için sık sık gidip geldiğini ifade eden Tekşen 'Onu hissetmeden, sevmeden bir şey söyleyemezsiniz. Söylerseniz farazî şeyler olur, hakikat olması için buna sizin de şahitliğiniz gerekir' diyor. Metinlerin omurgaları da hep o mekânlarda belli olmuş. Gezerken alınan notlar, çalakalem çizilen resimler, çekilen fotoğraflar, oralarda yakalanan küçük hisler, metni dokuma aşamasında kendini göstermiş.

GEZİ DE SAYILIR HİKÂYE DE

Rahşan Tekşen'in kitabında deneme türünün kendine has tüm özelliklerini görmek mümkün. Metinlerin gezi ve hikâye türünden unsurlar aldığını söyleyebiliriz aslında. İlk kitabıyla iki ödül birden alan Tekşen, 'Hocam A.Ali Ural gerçek bir usta titizliğiyle ve sabırla bizleri işledi. Bıçkısıyla bizleri yontarken çok canımız yandı, ama razı olduk, bırakıp gitmedik. Bugün Kırk Bir Kere İstanbul'un aldığı ödüller işte bu işçiliği gören gözlerin mükâfatıdır' diyor.

Bilgi var mekân yok mekân var bilgi yok

Rahşan Tekşen hikâyesiyle kendisine en çok tesir eden mekânın Yusuf Paşa Sebili olduğunu söylüyor. Yazarken en çok, hakkında az bilgi bulabildiği mekânlarda zorlanmış. Tekşen, 'Çünkü bu metinlerin esas yakıtı bilgi. Bilgi olmadan yola çıkılamıyor. Bir de hakkında bilgi olduğu halde, artık kendisi hayatta olmayan mekânlar. Meselâ Küllük, Meserret… İstanbul'un en meşhur kahvehaneleri, fakat onlar hakkında yazılıp çizilenler olmasa, varlıklarını bugüne taşıyacak hiçbir işaret yok. Bu nedenle Kırk Bir Kere İstanbul'daki Şark Kahvesi diğerlerine göre biraz daha zorlamıştır' diyor.

Emeti Saruhan, Yeni Şafak, 22 Ocak 2014