Rahşan Tekşen

ANA SAYFA  »  KIRK BİR KERE İSTANBUL  »  Kırk Bir Kere İstanbul'dan Seçmeler   »  Atıf Efendi Kütüphanesi

Atıf Efendi Kütüphanesi

Atıf Efendi Kütüphanesi
Atıf Efendi Kütüphanesi

İKİ SAHTİYAN ARASINDA

...

Üzerime tek bir harfin, tek bir nakşın emanet edilmediği avare bir kâğıttım. Ak paklığımdan olacak, adam olur, dediler benim için. Biraz renk gelsin diye yüzüme, dağlardan toplanmış envai çeşit çiçeği kaynatıp suyuyla cismimi, kokusuyla ruhumu yıkadılar. Ömrüm uzun, yüzüm aydın olsun için aharladılar. Kendi güzelliğime âşık olup kibirlenmeyeyim diye, mühreyle bir güzel dövüp ıslah ettiler.

Yüzümdeki renge, alnımdaki ışığa vurgun bir hattat, eliyle sıvazlayıp sağ dizine yatırdı beni. Kıvamını bulunca mürekkep, kamış raks etmeye başladı üzerimde. Lâkin, her kelimenin sonunda muhtaçtı mürekkebe. Hamd u sena ile yapılan bir girizgâhın ardından, evvelce kimselere söylenmemiş sırların mahremi oldum günlerce. Bir tek kelime dahi yere düşüp çiğnenmesin diye, altınla zencerek geçti bir müzehhib her sahifemin kenarına. Hatailerin, pençlerin el ele tutuştuğu rengârenk bir demet çiçek işledi serlevhaya. Kendi ömürlerinden günler, geceler akıp geçti benim ömrümü uzun etmek için. Nar suyu, meşe pelidi, soğan kabuğu, ceviz, şeftali yaprağı, hatme çiçeği… Hangisini münasip gördüyse boyayıp deriyi, hiç üşümeyeceğim bir kapak hazırladı mücellit bana. Ve altınlar ezip öylece nakşettiler adımı sahtiyana.

Metnin tamamı için: Kırk Bir Kere İstanbul, Şule Yayınları, 2013, sf. 17-24.

Kırk Bir Kere İstanbul'dan Seçmeler KATEGORİSİNDEN...

yahya-efendi-dergahi-54628

Yahya Efendi Dergâhı

Güneşi bile unutmuş toprak, gül vermeyi öğrenir onun elinde. Saçlarının telleri birbirine karışmış ağaçlar, kendilerine çeki düzen vermeyi… Gözleri de hayran bırakır tekke böylece, gönülleri olduğu kadar. Kapısından misafir eksik olmaz. Yemeğini yemeden, şerbetini içmeden kalkıp giden olmadığı gibi. Bu kapıya gelip de sadakasını almayan bir fakir yoktur. Bu kapıya gelip de duasını almayan bir tek fakir: Vezirler, paşalar, divan erbabı, esnaf, halk…

DETAY...

haydarpasa-gari-99629

Haydarpaşa Garı

1900’lü yıllar. Hatta tam da 1900. Yıllardır zihninde mukaddes bir emanet gibi muhafaza ettiği arzusuna biraz daha yaklaşmıştı Abdülhamid. Onun arzusu, İstanbul’dan Hicaz’a yapılan yolculuğun aylarca sürmesine, yolculukları çileye çeviren susuzluk, hastalık ve baskın korkusuna çare bulmaktı. Onun asıl arzusu, İstanbul’u Mekke ve Medine’ye sağ salim kavuşturmak ve rayların denize değdiği yere bir gar binası inşa etmekti.

DETAY...

buyuk-valide-han-18633

Büyük Valide Han

İsminden de anlaşılacağı gibi Valide Han’ın sadece büyüklüğüne bakarak bile yaşı tahmin edilebilir. Zira on yedinci asra gelinceye kadar hanlar ya tek avluludur ya da çift avlulu; ya tek katlıdır ya da çift katlı. Büyük Valide Han, kendi asrında üçüncü avlusu yapılan ilk handır ki on yedinci asır, han inşasının zirveye ulaştığı, on sekizinci asır da kemale erdiği dönemdir.

DETAY...

cemberlitas-hamami-71632

Çemberlitaş Hamamı

On dokuzuncu asrın Islahat-ı Turûk Heyeti, yol genişletme kararını uygulamak bahanesiyle iki yüz seksen yıllık bir eseri kurban etmekte beis görmez. Kubbesiyle birlikte gövdesinin bir kısmını kesip atıverir. Koca Sinan’ın el emeği göz nuru olduğu tahmin edilen Çemberlitaş Hamamı, bir hilkat garibesi gibi yolun kenarında kalakalır. 

DETAY...

2024. Copyright © Rahşan Tekşen.

Avinga | XML