Edebiyatla meşgul olan insanlar, malzemesi nokta, virgül olan metin ustaları gibi görülüyor. Alet edevatını kap da şu benim yazıyı bir düzeltiver, deniyor onlara sıkça. El atıyorlar atmasına amma çoğu zaman görüyorlar ki duvar çürük, çivi tutmuyor. Silip çizmek, kırıp dökmek, sıfırdan başlamak gerek. Ama güçleri yetmiyor buna. Zamanları yetmiyor... İki günlük ömrü olan metinleri arkalarında bıraktıklarında, hakkı verilmemiş bir işin burukluğu kalıyor içlerinde.
İplik almaya her gidişinde beni de götürürdü annem. Renk seçimime karışmaz, sadece tezgâhın üzerindeki küçük kutudan alabileceğimi söylerdi. O küçük kutu, benim gittiğim iplikçi dükkânıydı ve o dükkânın tek müşterisi bendim. Sarısından moruna, yeşilinden pembesine…